GEZİ STAJI
Amsterdam
Amsterdam gezmizin ilk gününde Oude Kerk kilisesini dolaştım.
Oude Kerk katolik kiliselerine nazaran daha aydınlık ve mütevazı olup 800 yıllık tarihiyle Avrupa'nın en eski binası ve kilisesi olma özelliğini bünyesinde barındırmaktadır.Kilisede ayrıca konser gibi bir çok sanatsal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.
Amsterdam'ın modern çizgileri,işlevselliği gibi özellikleriyle yenilikçi kabul edilen yapılarından Berlage Borsa Binası.Bina ilk yapıldığı zamanlar borsa binası olarak kullanılırken daha sonralarda konser salonları,konferans salonları ve büyük salonlarıyla çeşitli etkinliklere sahne oluşmutur.
Amsterdam'ın içinde nefes almaya olanak tanıyan yeşil alanlar oldukça geniş yüzey ölçümüne sahipti.Bunlardan bir tanesi de Sarphatipark'tı. Ayrıca içerisinde filamingo gibi hayvanları da içerisinde bulundurmaktadır.
Berlage planının kuzeyinde yer alan de Dageraad, Kalff planıyla Berlage planının buluştuğu noktadadır.Kuzey ekspresyonizmin esintilerini sıkça görebildiğimiz bu bölgede akımın temsilcilerinden bir tanesi olan Michel de Klerk'in eserlerini de sıkça gördük.
Amsterdam'da Zafer Meydanı'nda bulunan ve Berlage planının bir parçası olarak güney Amsterdam'da konumlanmaktadır.Yapıldığı dönemde Amsterdam'ın en yüksek konut binası özelliğini taşıyan yapının hemen önünde sosyalist olduğunu kıyafetlerinden de anlayabildiğimiz Berlage heykeli bulunmaktadır.
Amsterdam'daki "museumplein" bölgesinde bulunan Rijksmuseum(Devlet Müzesi) da Hollanda ulusal müzelerinden birisidir.Müze Hollanda Altın Çağı'na ait geniş bir tablo koleksiyonuna ve oldukça büyük bir Asya sanatı koleksiyonuna sahiptir.Müze ayrıca Hollanda'nın en büyük sanat tarihi kütüphanesine sahiptir.
Museumplein bölgesinin içinde bulunan müzelerden bir tanesi de Van Gogh Museum'dur.
Sirkülasyonun ön planda olduğu Van Gogh müzesi gerçekten görülmeye değerdi.
Amsterdam gezimi tamamladıktan sonra trenle Rotterdam'a geçiş yaptım
Rotterdam
Gezinin bir sonraki safhası olan Rotterdam'da bir gece kalma fırsatım oldu. Rotterdam'ın sembollerinden birisi olan Cube House'ta bir gece konakladım.
Rotterdam'ın ana yolunun üzerindeki bir köprüde konumlanmış olan bu Cube House şehrin giriş kapısı olarak simgelenmiştir. Rotterdam'da bunun gibi bir çok post-modern örnek bulmak mümkün. Ayrıca bu Cube House'a her yıl bir çok ülkeden ziyaretçi de gelmektedir.
Cube House'ların sadece dışı değil aynı zamanda içlerinde ki eğrisel duvarların ve mekan çözümleri görülmeye değerdi.
Paris
Eiffel Kulesi'nden çektiğim bu fotoğraftan anlaşıldığı gibi şehir çok düzenli yerleşmiştir. Fransız İhtilali'nde dar sokakların problem olduğunu gören Paris yönetimi Hausmann'ın yardımıyla şehrin dar sokakları yerine merkezden ışınsal uzanan büyük bulvarları tercih etmiştir. Bu da simetrik bir düzen ortaya çıkarmıştır.
13.yüzyıla ait olan ve içerisinde bir çok önemli eserin sergilenmekte olduğu Louvre Müzesi'nin önüne yeni teknoloji ile yapılan cam piramit bir çok tartışmaya konu olmuştur.Fakat Louvre Müzesi'nin biçimi ve formuyla hiç bir alakası olmayan bu üçgen yapının üçgen peyzajla da birleştirilmesi üzerine sağlanan eklektik görünüm bir çok turistin ilgisini çekmekte ve burayı kentin bir simgesi haline dönüştürmektedir.
Paris'e kadar gelmişken dilek dilemeyi de ihmal etmeyin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder